28 Ocak 2013 Pazartesi

Olmayınca(!) Olmuyor

   Galatasaray 2-1 Beşiktaş 

   3-3'lük Gs maçını saymazsak Beşiktaş bu sezon 90 dakika derbi maçı oyna(ya)madı. İlk maç hariç Fb, Ts ve Gs ile oynanan bu 3 maçın ortak özelliği, derbi maçlar olmasıyla beraber ilk 45 dakikalarının yanlış kadro tercihleriyle heba edilmesi oldu. Sezon başından beri 'en azından artık belli bir 11'imiz var.' dedik. Bu biraz da kadronun kısıtlı olmasından kaynaklandı ama güzel oldu. Fakat ne zaman derbi haftası geldi, ilk 11 konusunda kafalarda soru işaretleri oluştu. Her seferinde de korkulan oldu ve takımın kimyasıyla oynadı Samet Hoca. 

   Bu derbi, son derbi en kötüsüydü. Zira öncekilerden alınması gereken dersler alınmamış. Almeida oyun planımızın çok çok önemli bir parçası bunu biliyoruz. Almeida'nın yokluğuyla beraber yedeksizliği de düşünülmesi gereken bir konu. Almeida yoksa onun yerine santrafor özellikli birini koyup, orta sahayla oynamamak en doğru çözüm olurdu. Kim olur? Sinan olur, iki günlük Dentinho olur. Aslında en oluru Batuhan ama O olmak istemedi, olmayınca onun da miadı doldu.



   Beşiktaş'ın değişmez dinamikleri var bu sezon. Almeida önde, Holosko sağ kenarda alternatifsiz, ön libero mevkiinde Toraman olmazsa olmaz. Oğuzhan sahada olmazsa olmaz. Oğuzhan olmayınca Fernandes iki pas yapacak adam bulamıyor hele dünkü Fernandes gördük çok pasif kalıyor. Bu derece hazır olmayan Fernandes neden Oğuzhan'a tercih edilir anlamak güç. Üstelik İBB maçında görülmüştü hazır olmadığı. Stoperde Sivok'un partneri Ersan olmazsa olmaz. Hilbert sağ bek dışında hiç bir yerde olmaz. Mehmet Akyüz tribünde olmazsa olmaz. Bu maçtan sonra Gökhan Süzen de sahada olmazsa olmaz isimlerden biri.

   Samet Aybaba artık bu takımlara karşı, 'büyük takımlara karşı' oynayacak gibi değil 'derbi' oynacak gibi hazırlamalı takımı da kendisini de. Derbi olması da önemli değil her maç 'Beşiktaş' gibi sahada olmalı. Sahadaki tek sorun yer değiştirmelerden kaynaklanan uyumsuzluk değildi elbette, birçok futbolcu sahada yok gibiydi. Umarım bu son 'izlenmeyesi' maçımız olur. 

   Galibiyette de mağlubiyette de bu takım desteği hakediyor derken mücadele den takımdan bahsediyorduk. 30 dk 10 kişi oynayan takıma karşı tek şut çekememek asla beklediğimiz bir durum değildi. Olan oldu, olmayınca olmadı, puan farkı 5 oldu. Umarız 24. haftadaki Fb 'derbisinde' görmek istediğimiz takım sahada olur, biz de tribünde.

   Cihat Karabul - @siyahiforvet 

30 Aralık 2012 Pazar

Beşiktaş Umut'tur!


   Beşiktaş neydi? Beşiktaş ‘umut’tu!

   Söz konusu Beşiktaş ise bardağın her zaman dolu tarafına bakarız, bardakta tek bir katre kalsa dahi. Umuda en çok ihtiyaç duyduğumuz bu sezonun başlangıcı hiç de umut verici değildi aslında. ‘PES’ takımı dağıtılmış, Van Gaal, Ralf Ragnick gibi isimlerden sonra Samet Aybaba takımın başına getirilmiş, istenen, beklenen takviyeler yapılmamıştı. Beşiktaş’ın makus talihi sakatlıklar da yine sezon başında tekrar etmiş, İsmail ile Mustafa’nın uzun vadeli sakatlıkları tuz biber olmuştu. Özellikle Quaresma’nın gönderilmek isteyip gönderilememesi taraftarlar arasında husumete yol açmış, arkadaşları Fernandes ile Almeida huzursuz olmuş, farklı bahanelerle takımdan ayrılmak istemiş ama ikna edilip takımda tutulmuştu. Yapılan takviyeler ise adı sanı duyulmamış gençler ile yaşı başı geçmiş ihtiyarlardı. Böyle bir sezon başlangıcında, bahsettiğimiz ‘umut’ adına pek bir ışık yoktu önümüzde.

   Fikstüre baktığımız zaman ise ilk hafta ‘İstanbul Büyükşehir Belası’ deplasmanında başlayıp, ‘dream team’ Galatasaray ile devam eden ilk 2 haftayı görüyorduk. Hiç kolay olmayacaktı. Bu 2 maçtan 2 puan ile ayrılsak da oynanan oyun ‘olur mu ki lan?’ dedirtmişti taraftarın çok umutlu kısmına (bkz. Ben). Hemen sonrasında alınan iki adet 3-0’lık galibiyet ise oldu lan dedirtse de, peşpeşe üç mağlubiyet yine suratları asmamıza sebep olmuştu. İlk yarının kırılma maçı ise 1-1’lik Trabzonspor maçı oldu. Maçın ikinci yarısındaki üst düzey mücadele ve son dakika Olcay’ın kaçırdığı pozisyondan sonra aynı anda 6 futbolcunun yere yıkılması ve taraftarın ‘böyle oynayın canımızı verelim’ tezahüratıyla ‘dirildik’. Bundan sonra bol gollü galibiyetler gelmeye başlayınca umutlandıkça umutlandık. O maçtan sonra giyilen ve devre sonuna kadar çıkartılmayan ‘kırmızı forma’ ile, 6 galibiyet 3 beraberlik gibi bir seri geldi. Bu namağlup seri ise devreyi iyi bir yerde kapatmamızı sağladı.


   Samet Aybaba dış transfer konusunda çok başarılı olamadı ama bir çok isme yeni transfer etkisi yaptı. Hemen herkesten en fazla verimi almaya gayret eden ve çoğunda da başarı sağlayan Aybaba’nın başarısı Beşiktaş’ın başarısı oldu. Fernandes zaten yenetekliydi ama ona liderlik veren hocasına, yeteneklerini takım oyunu adına en iyi şekilde kullanarak cevap verdi. Zorla takımda tutulan Almeida 9 golle ulaştı ki ayakla da gol atmaya başlaması ikinci yarı adına umutlandırdı. Her transfer dönemi ayyuka çıkan ‘bir miktar para + Holosko’ geyiğine, Feda diyerek son veren Holosko ise verim/beklenen grafiğinde en üstte yer aldı kuşkusuz. Aldığı para ile haddinden fazla eleştirilen Olcay ise, kaçırdığı net pozisyonlardan çok, mücadelesi, hocanın tabiriyle ‘kaliteli koşu’su, savunmaya yardımı ile anılmayı hakettiyse de pek hakkının verildiğini düşünmüyorum. Beşiktaş taraftarını en çok sevindiren isimlerden biri ise ‘Kaptan Necip’in yükselen performansı oldu. Alt yapıdan çıkan gözbebeğimiz Necip’imiz kaptanlığa kadar yükselmişti İbrahim abisinin olmadığı maçlarda. Bir süredir durağanlaşan hatta süşen performansı ile bizleri üzen Necip müthiş bir ivme yakaladı ve ofansif katkısıyla öne çıkar oldu. Necip gibi bir performans da Ersan Adem Gülüm’den gördük sezonun ilk yarısı. Ersan’lı savunma hattı kaleden uzak kuruluyor ve orta alanı daha kalabalık tutuyorken, Ersan’ın olmadığı maçlarda defans kendini geri yasladı ve sıkıntı çektik.


   İbrahim Toraman, kaptanlığın hakkını vererek sahadaki mücadelenin öncüsü oldu. Savunmada pek beğenilmeyen kaptan, orta sahada olmadığı zaman aranan isim oldu. Fernandes ile Oğuzhan’ın arkasını en iyi toplayan isim oldu Necip ile Veli’ye nazaran. Oğuzhan Özyakup için çok fazla cümle sarfetmeye gerek yok. Herkesin malumu performansı ile ‘Fernandes’siz Beşiktaş’ için de ‘umut’ oldu Oğuzhan. McGergor ile ilgili ise tek bir istatistik vereceğim; rakipten gelen top (159), kurtarış (35), başarı oranı (%72,3). Rakip takım kalecileri Volkan ile Muslera’da ise bu oran (%69,8) ile (%66,4).

  Şampiyonluktan söz etmek için çok erken. Kulübelerindeki adamlar bizim transfer bütçemiz kadar maliyetli olan rakiplere karşı durmak kolay değil. ‘Ara ki bulasın transfer dönemi’nde aksayan bölgelere gereken takviyeler yapıldığı takdirde bu takım şampiyonlar ligi potasında yer alacaktır. Öncelikli hedefimiz ‘ilk 11’de oynayacak sol bek olmalı, gerekirse yabancı olsun ama oraya direkt çözüm şart. 17 maçta 38 gol atan takımın forvete ihtiyacı yok gibi gözükse de alternatif oyuncu konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Buraya da bir takviye yapılırsa ne ala.

   Başladığımız gibi bitirelim: Söz konusu Beşiktaş ise bardağın her zaman dolu tarafına bakarız, bardakta tek bir katre kalsa dahi. Bu takım 3 maç üst üste kazandığında da 3 maç üst üste kaybettiğinde de desteği hakediyor. Bu takım sahadaki futboluyla keyif veriyor. Kendiniz için, seyir zevki yüksek futbol için gelin bu takımı stadda seyredin, hele ki bu sezon sonu yıkılması muhtemel İnönü Stadı'ndaki son maçlarda orda olmak iyi birer hatıra olacaktır.

  Cihat Karabul - https://twitter.com/siyahiforvet
  

13 Aralık 2012 Perşembe

Muhtemel 4-4-2

    Samet Aybaba geldiği gün; 'Büyük takımlar çift forvet oynar, oynamalıdır. Biz de 4-4-2 oynayacağız.' demişti demesine ama Mustafa Pektemek'in hepimizi üzen -eminim en çok hocayı üzmüştür- sakatlığından sonra, beklenen forvet transferi de gerçekleşmeyince bu pek mümkün olmadı. Devre arası Samet Aybaba istediği transferleri gerçekleştirebilirse çift forvete döner mi diye düşünüp duruyorum.

    Sezon başında gündeme gelen, hatta kendisiyle anlaştığımız fakat son anda araya giren başka bir kulüp yüzünden alamadığımız Nene transferi gündemdeki yerini koruyor. Şimdiye kadar ligde en çok gol atan takımız ve gol yollarında sıkıntımız olduğunu söylemeyiz. Ancak, Almeida Holosko Olcay 3'lüsüne alternatif bulmakta zorlandığımız da açık. Nene geldiğinde bu isimlere alternatif mi olacak? Hayır. Peki bu isimleri hiç düşünmeden yedek bırakabiliyor muyuz? Hayır. İşte bu çıkmazda 'sistem değişikliği' devreye giriyor ki hoca da sisteminin çift forvet olduğunu söylüyor. 'Sistemi değiştirmeliyiz' demiyorum ama 'forvet transferi yapmalıyız' diyorum ve bu transfer de yerli değil yabancı olacağından sistem değişikliği kaçınılmaz oluyor.

    Öncelikli ihtiyacımız forvet değil elbette. Sezon başından beri bizi kangren eden sol bek mevkiinin transferden başka çözüm yolu gözükmüyor. Orası için de İsmail'in hepimizi üzen -yine eminim en çok hocayı üzmüştür- sakatlığı sahada belimizi epey büktü. Sezon başındaki muhtemel 11'imizden Mustafa ile İsmail'in yerine transfer yapamadık ve sistemi değiştirdik. Devre arasında bu 2 bölgeye yapacağımız transferlerle şampiyonluk potasında sonuna kadar kalacağımıza inanıyorum. Samet hoca, '3 aydır sol bek arıyoruz bulamıyoruz' diyor ve yabancı sol bek transferi -muhtemelen Ziegler- gündeme geliyor.

    Sezon başında 'Feda' deyip, bugüne kadar 'fena' gelen Holosko'dan herkesin beklediğinden fazla verim alınınca skor üretmekte sıkıntı çekmedik. Holosko'yu ilk 11'den kesmeyi kimse istemez ama burda da önümüze '6 yabancı' kaidesi çıkıyor. Kalede McGregor pek güven vermese de yedeği 'hiç' güven vermeyince 11'in değişmezi oldu, olacak gibi de gözüküyor yerli kaleci transferi şansımız olmayınca. Ah keşke Onur Kıvrak transferi mümkün olsa da, hem kaleye top gelirken gözümüzü kapatmasak hem de 6 yabancıdan 1'ini kaleye feda etmesek. Alternatifi olmayınca 11'in değişmezi olan Hilbert de, sakatlanmayacak bir Mehmet Akgün ya da yapılabilecek bir sağ bek transferi (Veysel Sarı konuşuluyor) ve kontenjan sıkıntısı sebebiyle yedek kalabilir.

    Gündemdeki en güçlü transfer ihtimalleri olarak gözüken Nene ile Ziegler'in takıma katılması halinde, beklediğim sistem değişikliği ve 11;

   McGregor - Mehmet Akgün, Sivok, Ersan, Ziegler - Toraman (Necip), Fernandes, Oğuzhan, Olcay - Nene Almeida (Holosko)

    Holosko 'sonradan girip skora katkı verebilecek' bir oyuncu, orta sahada değişmeli olarak Toraman ile Necip, Fernandes'i tamamlayıcı özellikli savunmacı, Oğuzhan ile Olcay ise kenar orta saha gibi oynayabilir. 

    Cihat Karabul - https://twitter.com/siyahiforvet

1 Aralık 2012 Cumartesi

Ordu: 1 - Takım: 2

    Orduspor 1-2 Beşiktaş

   Hafta başından bu yana Fernandes'in Ordu deplasmanında forma giyemeyeceği konuşuldu durdu. Beşiktaş'ın saha içindeki lideri, hücum gücünün büyük bir kısmını elinde bulunduran Fernandes'in bu maçta oynamayacak olması elbette bir handikaptı Beşiktaş için. Fernandes'siz Beşiktaş sahada nasıl dizilir? O'nun yokluğunda takımın sahada nasıl dizileceği konusunda fazla alternatif yoktu aslında, Necip - Toraman - Oğuzhan 3'lüsü herkes tarafından en ideal olanı olarak öne çıkıyordu, ki Samet hoca da öyle başladı maça.

   Maçın ilk 5 dakikasına yetişemedim ama ilk 20 dakikalık bölümde topun bizde kaldığını söyleyebiliriz. Buna Orduspor izin verdi de diyebiliriz aslında. Oyun anlayışları 'önce durdur sonra vur' olan takımlar arasında, bunu en iyi yapan takımdır Orduspor. Hemen 24. dakikada gelen gol de bunun göstergesi. Rakibin ne oynayacağı belliydi de biz buna nasıl karşılık verecektik? İlk yarıda yapılan basit pas hataları beni korkutmadı değil, ama 2. yarı topu ayağımızda daha sağlam tuttuk. Oğuzhan, Manu'nun yokluğunda orta sahada liderliği üstlendi ve ekstra bir gol de atarak galibiyeti getirdi. İbrahim Toraman'ın stoperde Sivok ya da Ersan'ı, ortasahada da Necip ya da Oğuzhan'ı kesebilmesi çok zor. Ama kaptan bir şekilde bu takımda oynuyor. Bu hafta ortasaha 1 eksikti, haftaya da stoperde Ersan cezalı ve muhtemelen orada Toraman oynayacaktır. Stoperde pek güven vermese de ortasahada süpürücü ve 'topa, rakipten önce müdahele edebilme' özellikleri onu kullanılabilir kılıyor.


   Rakibe göre kadro ve oyun anlayışıyla sahaya çıkmıyor Samet Aybaba. Uzun zamandır 'Beşiktaş bugün de ideal 11'iyle sahada' tabirini duyamaz olmuştuk. Hafta hafta eksikler dışında ideal 11'imiz var artık. Beşiktaş da Orduspor da kendi oyun sistemiyle sahadaydı ve rakibinin aradığı açıkları vermeyen Beşiktaş galip geldi. Kırmızı formalı takım oyun kontrolünü elinde bulundurarak, yediği gol dışında rakibe pozisyon vermeden, öne geçtikten sonra sakin kalıp 'geriye yaslanmadan' skoru korumayı başardı ve güzel bir galibiyet elde etti. Orduspor gibi geriden hızlı çıkarak gol arayan takıma karşı da böyle oynanırdı zaten.


   Samet Aybaba elindeki oyunculardan saygı duyulası, sevilesi bir 'takım' oluşturdu ve 6. haftada kovulur diyenlere verilebilecek en güzel cevabı verdi. Samet Aybaba devre arasında ve önümüzdeki sezon yapılacak takviyelerle, içimizden yetişen Hasan, Erkan, Mertcan gibi isimileri de kullanarak daha iyi yerlere getirecektir takımı. Umutlanmamak elde değil.

   Cihat Karabul - https://twitter.com/siyahiforvet






 
 

5 Kasım 2012 Pazartesi

Doğru Strateji Kolay Galibiyet



    Beşiktaş 3-0 Mersin İdman Yurdu

    Zirvede tutunabilmek adına gerekli galibiyetlerden birini de bu hafta aldı Beşiktaş. Rakibin hafta boyunca abartılmasıyla birlikte, kendilerine fazla güvenmeleri ve ilerde top tutmak isteyip -başardılar da kısmen- açık futbol oynamaları kaçınılmazdı. Fakat gördük ki değil Mersin, bundan sonra hiçbir rakip, ortasahasına o kadar güvenmemeli, Fernandes, Oğuzhan, Necip'li Beşiktaş karşısında.

    İlk yarı boyunca top Mersin'deydi ama pozisyonlar Beşiktaş lehineydi, bu da topu kazanan Beşiktaş'ın en doğru kanalları kullanarak seri şekilde rakip kaleye gitmesiyle oldu. Doğru kanallardan ilki Oğuzhan, kendisinden bekleneni, belki de kimisinin bu kadar da beklemiyorduk diyebileceği kadar üst düzeyde futbol oynadı bu akşam. Diğer doğru kanal ise, taç çizgisinde sıkışıp kalmayan, içeri kateden, verkaçlara giren Holosko'ydu. Ortasahadaki iyi işçilik, bu kanallarla doğru değerlendirilince erken sonuca gidildi ve ilk yarıda 3-0 yakalandı. Olcay da takım atağa kalkarken gerek ortasaha gerekse forvet ile doğru bölgelerde pas alışverişi yapıp hücuma destek verebilen bir isim ama bugün biraz etkisizdi sanki, ya da diğerlerinin gölgesinde kaldı.

    

    İkinci yarı Beşiktaş'ın yeni gözbebeği kırmızı kartla oyun dışında kalınca ilk yarıdaki sistem değişti. İlerde basıp pozisyon bulmaktansa, geride bekleyip kaptığı toplarla kontra arayan Beşiktaş vardı sahada. Kırmızı karttan sonra ortasahada eksilen takıma, kenardan oyuncu takviyesi bekledik (mesela Veli) ama hoca saha içerisinde değişikliği tercih etti. Hem değişiklik için aceleci olmamak hem de kendi sahasında kaptığı toplarla hücuma hızlı çıkabilmek adına Holosko ve Olcay'ı oyunda tutup Veli'yi de biraz daha yanında oturttu. Onlar yorulunca da, önce ortaya Veli sonra da kanada Erkan hamlesi geldi ki bunlar için de geç kaldığını söyleyemeyiz. Mersin İY ise ikinci yarıya zaten ikinci forveti oyuna alarak başladı, rakip de 10 kişi kalıp kendi sahasına kapanınca, golü kanatları kullanarak bulmak istediyse de başarılı olamadı. Bir iki pozisyon dışında Beşiktaş kalesine yaklaşamadı rakip, bilakis yine kendi kalesinde net pozisyonlar gördü. 

     Beşiktaş bu maçı oynaması gerektiği gibi oynadı. Başta bahsettiğimiz gibi rakip topu ayağında tutup ilerde oynamak isteyince Beşiktaş'ın ekmeğine yağ sürüldü ve fark kaçınılmaz oldu. Doğru strateji, kaliteli ayaklarda işleyince seyir zevki yüksek bir maç izledik. 

    Oğuzhan Özyakup'a ayrı bir paragraf açmayı değil, onun için ayrı bir yazı yazmayı düşündüm.
    Teşekkürler.
    
    Cihat Karabul

22 Eylül 2012 Cumartesi

Puan Kaybı, Takım Kazanımı!

   Gaziantepspor 3-2 Beşiktaş

   Kazanınca olumlu kaybedince olumsuz konuşacak bir yapıya sahip değilim. Bu yazıyı yazmadan önce Elazığ maçında yazdıklarımı okudum. Geçen hafta 'takım olmak güzel' demişim. Evet takım olmak hala güzel.

   Bugün de geçen haftalar gibi takım halinde mücadele ettik fakat bireysel hatalarla maçı kaybettik. İlk yarı boyunca sürekli topun arkasındaydık. Olcay-Manuel ikilisine Almeida'nın da katkılarıyla pozisyonlar bulduk. Attığımız gol; Olcay kanattan içeri doğru Manuel'e veriyor, Manuel en iyi yaptığı işi yapıp topu saklıyor (o sırada Almeida kanada inerken Olcay ceza sahasını dolduruyor) Almeida'ya doğru zamanda doğru hızda pasını atıyor, Almeida belki de kendisine yapılmasını beklediği ortayı ceza sahasına gönderiyor (yine bu sırada Holosko ön direğe giderek stoperi yanında götürüyor) Olcay da tabiri caizse sol ayağını raket gibi kullanarak golü yapıyor. Golden sonra da hücumda iyi işler yaptık. Savunmaya geçersek ilk yarıda tek pozisyon verdik o da geçen haftanın ligde en iyi pas yüzdesini tutturan futbolcusu Veli'nin, atarken hızını ayarlayamadığı bir pası Necip'in kontrol edememesi, ardından Sivok'un topu sektirmesi ile Ekrem'e verdik. İlk yarı herşey çok güzeldi, yani bu sezon izlemeyi arzuladığımız belki de izleyeceğimizi öngörebildiğimiz futbol buydu.

   İkinci yarı, Karaman'ın Sosa hamlesiyle oyunun  yönü değişti. Sosa 'idarelik' sol kanadımızı sıkıntıya soktu. Uğur Boral hakkında geçen hafta -ki genel kanım da budur- ''İsmail dönene kadar Uğur ile devam etmek en mantıklısı'' demiştim. Zira Uğur'un yerine oynayacak sol adamımız sadece Erkan var elimizde. Keşke Gökhan Süzen transferi gerçekleşseydi ya da Emre Özkan ile bu anlaşmazlık yaşanmasaydı. Hoş, bu isimlerden (Erkan, Gökhan, Emre) sadece Gökhan kesebilir Uğur'u, o da kadromuzda değil. İkinci yarının hemen başında, yine güzel hücum ederek kazandığımız pozisyonda Holosko'nun golü yapamaması birinci, hemen sonra gelen Sosa'nın golü ise ikinci kırılma anıydı. Bundan sonra oyun dengelendi. Sosa ile sağ kanadı etkili kullanan rakip, Muhammet Demir hamlesiyle de ileride top tutarak oyunu bizim sahaya yıkmaya çalıştı ve belli oranda başardı da. Yaklaşık 20 dakika dengeli bir oyun izledikten sonra Beşiktaş'ın 2. takım golü geldi. İkinci gol; kendi yarı sahamızın solunda bulunan Uğur, topu en sağa Olcay'a gönderdi, Olcay tek vuruşla Hilbert'e indirdi. Hilbert içeri katederek yeniden sol kanattaki orkestra şefine emanet etti topu ki o şef ne yapması gerektiğini çok iyi biliyordu ve Almeida'ya attığı 'pas' ile golü buluşturdu günün etkili forvetini. İlk gol de ikinci gol de tekrar tekrar izlenilesi. Geçen hafta 'Almeida topa dokunmazsa etkili forvet' demiştim ve bu hafta beni mahcup etti 1 gol 1 asistiyle. Bu mahcubiyeti yaşattığı için teşekkür ediyorum kendisine. Almeida 1 gol 1 asist'in yanı sıra Holosko'ya açtığı orta ve olumlu indirdiği  toplarla 'istediğim zaman' bu takımın as forveti benim dedi. 

   2-1 öne geçtikten sonra oyunu dengede tutarak skoru koruyabilirdik ancak, maalesef gereksiz bir penaltı ile 2-2 eşitliğe geldi maç. Daha sonrasında da uzaklardan bir şut geldi kalemize ve tam anlamıyla o kaleyi yıktı.    

   Samet hocanın oyuncu değişikliklerini beğendim şahsen. Holosko-Erkan değişikliği ile sol kanattaki zayıflığı gidermek istedi hoca ve bir derece savunma kısmını halletti. Erkan geçen hafta da oyuna girdi bu hafta da, belli ki Samet Aybaba ondan umutlu ve onu kullanıyor. İkinci değişiklik; çıkmadan önceki yaklaşık 10 dakika boyunca oyundan düşen Olcay'ın yerine Oğuzhan hamlesiyle hem orta sahasayı kalabalıklaştırarak rakibi orda tutmak hem de hücuma vereceği katkı ile 3. golü aramak istedi Aybaba. Fernandes'in oyundan çıkışı beni de şaşırtsa da bir bildiği vardır diyorum hocanın. Bunu da bana o dedirtti, o güveni verdi bana hoca. Bu değişiklikte Batuhan'ı oyuna sokarak forveti ikiledi. Fernandes çıksa da Oğuzhan, Veli, Erkan ile bu 2 uzun forveti beslerim diye düşünmüş olabilir. 




   Takım olarak 2 gol attık, bireysel hatalardan 1 gol (penaltı), rakibin bireysel becerisinden 1 gol (Orhan Gülle) yedik. Takım olarak gol atmaya devam edip, bireysel hataları en aza indirirsek kazanmayı alışkanlık haline getirebiliriz. Bugün olduğu gibi zaman zaman puan kaybı elbette yaşayacağız ama bunu takım olma özelliğini kazandığımızı görmek kafi. Zira bu şekilde takım olabildiğimiz müddetçe 1 maç kaybeder, 3 maç kazanırız. Bu kadro Samet hocanın elinde takım olabildi ve kaybetse de sevdirmesini bildi kendini. Belki bugün kaybettik ama ileride çok daha fazlasını kazanacığımızı görebiliyoruz sahada. 90 dakika koşan, mücadele eden, hücumu da savunmayı da hep birlikte yapmaya gayret eden Beşiktaş, kazanır ya da kaybeder ama her zaman saygı duyar. Respect!

   Cihat Karabul - https://twitter.com/thierrysaky 

   

   

17 Eylül 2012 Pazartesi

Takım Olmak Güzel


   Beşiktaş 3-0 SB Elazığspor

   Beşiktaş 'takım olarak' oynayıp net skorla 3-0 galip geldi. Evet takım olarak galip geldi, takım halinde savunma ve hücum yapmayı iyi becerdiler. Özellikle savunmada takım halindeliği iyi yaptığımızı düşünüyorum ki net pozisyon vermedik diyebiliriz. Herve Tum sürekli ofsayttaydı, sadece 1 kez karşı karşıya kaldı ki o da McGregor'u görebilmemiz açısından iyi oldu. Takım halinde hücum konusunda ise Manuel artık yalnız değil. Olcay, Manu'nun en büyük destekçisi hücum organizasyonlarında. Veli de geçen sezona oranla hücumda daha etkili. Holosko ile Necip konusunda net fikir sahibi olamıyorum şahsen. Tam 'ha şöyle' derken bir basit pas hatası ya da tam 'böyle olmaz' derken iyi bir iş çıkarabiliyorlar. Veli ile Olcay da hata yapıyor elbet ama genel bir kanıya varıp 'iyi iyi olur arada' deyip geçiyoruz. Almeida topa dokunmadığı zamanlarda etkili bir forvet. Son vuruşlarda etkisiz ama çapraz koşularla arkadaşlarına boş alan açıyor. Batuhan bunu yapamadı ilk yarı ve 2. yarı Almeida'nın girmesiyle daha rahat pozisyon bulduk.



   Geçen sezondan farkımız hücuma çıkarken Quaresma ya da Simao'ya -hatta sadece Quaresma'ya diyebiliriz- bakmıyoruz. At topu Quaresma'ya 'etkili noktalarda' geri alabilirsen gol yaparsın ya da tek çare duran top. Hoş bugün de 2 golümüz duran toptan geldi fakat onlar olmasa da gol yapabilecek pozisyonlar bulduk. Bazı maçlarda rakibi açamazsın ve duran top o kilidi kırar, bu çok önemli bir silahımız ve sezon boyu bu tip golleri izleyeceğiz. Manuel, Olcay ile Batuhan'ı kullanarak ceza sahasına kadar giriyor artık. Bu konuda Holosko'dan beklediği yardımı alamadığını düşünüyorum. Aslında Manuel'in hücumda daha rahat olmasındaki en önemli etken arkasında Veli ve Necip gibi iki sigorta bulunması. Geriden top çıkmadığında geriye gelip top da çıkartıyor zaman zaman ama savunma açısından geri koşmasına pek ihtiyaç duymuyor takım. Uğur ile Hilbert de hücuma katkı verdiler. Hilbert kendi yarı sahasında çok geri pas yaptı gibi geldi bana, bunu da söylemek gerek.

   Orta sahada Ernst'in gitmesinden sonra sıkıntı yaşayacağımızı hiç düşünmedim. Daha iyi oldu demek için erken sanki ama yakında söyleriz. Ernst'in koşu temposu yetmeyebilirdi artık yaşı gereği. Zaten gençleşme ve maddiyatı azaltma açısından da gitmesi gereken isimlerden biriydi bence. Veli ile Necip şimdilik orayı iyi idare ediyorlar. Karabük maçını izleyemedim ama söylenenler 'Necip hep böyle oynasa keşke' gibiydi çoğunlukla. Necip-Veli ikilisinin yedekleri de Oğuzhan ve Hasan. Zor deplasmanlarda, derbilerde Veli-Necip ikilisi idealdir fakat kendi evimizdeki ve belli bir seviyenin altında olan takımlara karşı (bence Elazığ, Akhisar, Mersin, Antalya) Oğuzhan ya da Hasan ilk 11'de olmalı bence. Veli ceza sahasın önünde daha hareketli ve becerikli olmaya başladı ama Necip henüz tam olmadı. Oğuzhan hücuma daha çok katkı verebilir. 

   Savunmada ideal 4'lü oluştu diyebiliriz artık. Toraman-Sivok ikilisi Ersan ile Escude'ye kolay kolay forma bırakmayacak anlaşılan. Toraman hem kaptan olması, hocanın sahadaki gözü olmasıyla hem de bu sezon yüksek performansı ile formayı hakediyor. Hilbert ile Uğur da öncelikli beklerimiz. İsmail dönene kadar Uğur ile devam etmek en mantıklısı. 

   Allan McGregor! Resmi ve hazırlık maçları dahil henüz Beşiktaş formasıyla kalesinde gol görmedi Gregor. Karabük ile Elazığ her ne kadar kalemizi fazla zorlayamamış olsa da Gregor güven veriyor. Gregor'un Cenk'ten sonra bu güveni vermesi önemliydi, zira Cenk her an patlamaya hazır bomba gibiydi. Cenk pozisyon olmadan da gol yiyebilen bir kaleci maalesef. Cenk, McGregor şansını iyi değerlendirmeli ve beklediğimiz gibi geliştirmeli kendini ki Gregor'dan sonra kaleci aramayalım. Gregor da önemli bir durum olmazsa 3-4 yıl daha oynar, oynasın (30 yaşında). 

   Sonuç olarak; takım halinde bir şeyler yapabildiğimizi görmek çok güzel. Savunma da hücum da hep birlikte yapılıyor. Her futbolcu tek tek emek harcıyor ve ne yapıyorsa takım için yapıyor. Erkan Kaş'a yaptığı hareket sonrası Orhan Ak'ın üzerine yürüyen Olcay, Almeida ve Hilbert de takımı, arkadaşlarını sahiplendiklerini gösterdiler. Maç bitimi futbolcular tribüne giderken Manuel ile Almeida'nın tünele gittiğini gören (C) Toraman'ın haber yollayıp ikisin de döndürmesi gecenin bir diğer güzelliğiydi. 

   Tribünde 23.988 taraftar vardı. Hem Pazartesi günü hem de Kapalı tribün bilet fiyatları olması etkili oldu diyebiliriz.  Tamer Kıran da maçtan sonra, bilet fiyatlarında düzenlemeye gidebileceklerini söyledi ki gerekli de. Taraftarın saha içine etkisi de güzeldi dün gece. Aynı anda 2 farklı tezahürat duyduğumuz da oldu maç içinde. Bundan daha önemlisi futbolcuların hissettikleri destekti. Geçen sezon futbolcu ıslıklanırdı ama dün Necip'e çok güzel destek vardı ve O da hissettiği destekle performansını artırdı maç içinde. Hilbert de savunmadaki müdaheleleriyle aldığı alkışların gazıyla hücumda 3 şut çekti 1'i gol oldu. Bu takım taraftarı tribüne çekerken yönetim uzaklaştırmasın ki sevenler birlikte sevinip üzülsünler, hep sevinseler daha güzel olur.

   Cihat Karabul - https://twitter.com/thierrysaky